OzanLarımız ŞairLerimiz'den Şiir Vb.  
 
  Asi Yürek[Siirlerimiz] 18.07.2025 08:48 (UTC)
   
 

 Bir süre sonra,
bir eli tutmakla, bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin,

Ve aşkın yaşlanmak,
...birlikte olmanın da güvende olmak
anlamına gelmediğini öğrenirsin.

Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını
öğrenmeye başlarsın.

Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzüntüsü ile değil,
bir yetişkinin zarafeti ile...
Ve herşeyi,
bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin,
çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.

Bir süre sonra güneş ışığının
yakıcı olduğunu öğrenirsin,
eğer fazla maruz kalırsan.

Bu yüzden
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın
ve kuvvetlisin
ve değerlisin...

Veronica A. SHOFFSTALL
Helin Muratakan

Bütün soruların yanıtları bir tek yerde
O suların çekilmediği tek yerde
Bir göç alır başını, bizden çoğa doğru


...Toplasam önüme düşen gölgelerimi
Yaptıklarıma değil, yapacağıma bakar
Yine de bir şeylere güvenmemek
Güvenmektir tek birşeye
İzin verse sevinç yoksunluğu


Nerelerde gizlidir asıl yolculuğumuz
Ne zaman, nerede başlayacaksa
Pusuda çırpınır umudun ilk dilimi
Şimdi toplandı artık üstümüzde
Dinle bak, o fırtınanın uğultusunu

Özel ARABUL


Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
...ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad?

*Nazım Hikmet RAN*

YANGINIM

Bir gün arkama bakmadan gideceğim
Göz yaşlarımı görme diye
Hoşçakal demeden gideceğim
...Seni gördüğümde dayananam
Konuşamam gidemem
Buralarda da yapamam

Bir gün arkama bakmadan gideceğim
Sen hatıralarımda unutulmayan
Her gece rüyalarımda ki misafirim olarak
Ellerin değdiği ellerimi koklayarak
Bir kaç fotoğrafını alarak gideceğim
Göz yaşlarımı görme diye
Hoşçakal demeden gideceğim

Sen bilmesen de hergün seninle olacağım
Uzak diyarlarda
Belki bir gün solacağım
Sen büyük yangınım
Kalp ağrım

Cemal GÖKGÖZ
İstanbul, 27.06.2010

ŞİŞKO İLE SISKA
Nikolayevski garında iki eski arkadaş karşılaşmıştı; biri tombalak, öbürü kupkuruydu.
Şişko, istasyon büfesinde yemeğini henüz bitirmiş, yağlı dudakları olgun kiraz gibi pırıl
pırıldı. Keres şarabıyla turunç çiçeği kokuyordu.
Sıska olan, trenden yeni inmiş; valizler, bohçalar, şapka kutularıyla yüklü idi. Ü...stünden
jambon, kahve telvesi kokusu geliyordu. Ardı sıra zayıfça, uzun sivri çenesiyle karısı
ve uzun boylu, ikide bir, bir gözünü kırpıştıran jimnaz öğrencisi oğlu yürüyordu.
Sıskayı birdenbire farkeden şişko, ona doğru atıldı:
- Porfiri, sen misin dostum, diye bağırdı. Yıllar var görüşmeyeli, nerelerdesin yahu?
- Vay canına Mişa sen misin?!.. Ne tesadüf bu! Çocukluk arkadaşım... Nereden
böyle?
İki arkadaş kucaklaşıp üç kez öpüştükten sonra yaşarmış gözlerle birbirlerini seyre
başladılar. Tatlı bir şaşkınlık içindeydiler.
- Hay çok yaşayasın dostum, diye öpüştükten sonra başladı zayıf olan. Kırk yıl düşünsem
aklıma gelmezdi burada karşılaşacağımız! Ne hoş sürpriz bu!.. Dur bakayım
sana bir; maşallah, hep eskisi gibi yakışıklı, dinç, iki dirhem bir çekirdek Mişa'sın.
Ee, anlat bakalım: Herhalde paralandın, evlendin değil mi? Ben de çoluk çocuğa
karıştım. İşte karım Lüiza, Wantzenbah'lardan... Protestan... Şu da oğlum
Nafanail, üçüncü sınıfta. Nafanya, bak bu amca, çocukluk arkadaşımdır, jimnazda
birlikte okuduk.
Nafanail bir şey düşünür gibi durakladı, sonra kasketini çıkardı.
Sıska devam etti:
- Evet okulda birlikteydik. Sana taktığımız adı hatırlar mısın, Mişa? Okul kitaplarından
birini cigaranla yaktığın için Herostrates diye takılırdık... Benim adım da
arabozuculuğumdan ötürü Ephialtes'di... Kıh-kıh... Çocukluk... Çekinme Nafanya,
sokul amcana. Bu da karım, Wantzenbah ailesinden... Protestan.
Nafanail biraz düşündü, babasının arkasına sindi.
Coşkun bir sevinçle arkadaşına bakan şişko:
- Nerelerdesin şimdi, dostum, diye sordu. Nerede görevlisin? Epey ilerledin herhalde?
- Eh, karınca kararınca... İki yıldır 8'inci dereceye yükseldim: Bir Stanislav*
taktılar... Aylığımız pek ahım şahım değil, ama ne yapalım?.. Karım piyano dersleri
veriyor, ben boş zamanda oymalı tabaklar yapıyorum. Pek güzel tabaklar, görsen!
Tanesini birer rubleye satıyorum. On tane alana ıskontom var doğallıkla... Geçinip
gidiyoruz işte. Merkezdeyim, şimdi aynı bakanlıktan masa şefi olarak aktarma edildim
buraya. Ya sen? Kimbilir, 6'ncı dereceye gelmişsindir yüzde yüz.
- Çık azizim, daha çık... 3'üncüdeyiz... İki yıldızım da var.
Sıska bir anda değişiverdi: Yüzü sapsarı oldu, durduğu yerde put kesildi. Ama bu
hal yalnızca kısa bir an sürdü. Ardından, yüzüne birdenbire bir gülümseme yayıldı. Kırış kırış
olmuş yüz çizgilerinden, gözlerinden sanki ince ince kıvılcımlar saçılıyordu. Kupkuru
gövdesi büzülüp kamburlaşmış, daha da sıskalaşmıştı sanki... Karısının sivri çenesi daha da
uzadı. Nafanail hazır ol durdu, ceketini ilikledi.
Sıska, şişko arkadaşının karşısında ellerini uğuşturarak:
- Bendeniz, Ekselâns... şey... Çok memnun oldum yani... mutlu oldum. Bir dostum,
çocukluk arkadaşımız da diyebilirim... Böyle bir yere ulaşmış olması... Kih-kih!..
- Bırak bunları Porfiri, ne biçim konuşma bu! Çocukluk arkadaşları arasında resmiyet
olur mu, ayıp!
Sıska daha da büzülerek:
- Aman efendimiz... Nasıl olur, diye kihkihlemeye devam etti. Devletlinin yüksek
iltifatları... Bizler için baha biçilmez... Devletlimize Nafanail'i tanıştırmakla onur duyarım.
Karım Lüiza... Protestanlardan...
Şişko karşılık vermek istedi; ama sıskanın yüzüne yayılan korku derecesinde saygı,
baygınca tatlılık, yaltaklanma midesini bulandırdı. Yüzünü sıskadan çevirerek elini uzattı.
Sıska, 3'üncü derece yüksek memurun elinin üç parmağını saygıyla sıktı, bütün
gövdesiyle eğilerek selam verdi ve Çinlilerin yaptığı gibi kihkihledi. Karısı gülümsedi. Nafanail
reverans yaparken kasketini düşürdü. Üçü, uzaklaşan şişkonun arkasından tatlı bir şaşkınlık
içinde bakakaldılar.
Anton Çehov
(Çeviren: Nihat Yalaza Taluy)


 
 
  Şiir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  Menü
Bugün 1 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol